Sabır ve İmanın, imanın en önemli göstergelerinden biri olduğu sıkça vurgulanmıştır. İman eden bir mümin, hayatın zorluklarına karşı sabırla mücadele eder ve bunun Allah’ın bir sınavı olduğunu bilir. Sabır ve İmanın, yalnızca başa gelen musibetlere dayanmak değil, aynı zamanda güzel bir şekilde tahammül etmek, Allah’a güvenmek ve her durumda O’na yönelmektir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi …
SABIR – Sabır ve İmanın Önemi

Sabır ve İmanın, imanın en önemli göstergelerinden biri olduğu sıkça vurgulanmıştır. İman eden bir mümin, hayatın zorluklarına karşı sabırla mücadele eder ve bunun Allah’ın bir sınavı olduğunu bilir. Sabır ve İmanın, yalnızca başa gelen musibetlere dayanmak değil, aynı zamanda güzel bir şekilde tahammül etmek, Allah’a güvenmek ve her durumda O’na yönelmektir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), bir mezar başında ağlayan bir kadına sabrı ve Allah korkusunu hatırlatmış, kadının özründen sonra ise “Gerçek sabır, musibetin ilk anında olandır” buyurarak sabır ve imanın önemini vurgulamıştır.
7/31- Hz. Enes (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“(Bir gün) Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir mezarın yanı başında ağlayan bir kadın gördü Ve:
“Allah (Celle celaluhü)’tan kork ve sabret” buyurdu.
Kadın:
“Git başımdan, sen benim musibetimle karşılaşmış değilsin” dedi. Kadın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’ı tanımamıştı. Kendisine:
“— O zat Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) idi” denilince derhal Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in kapısına geldi. Fakat kapı önünde (sandığı gibi) kapıcılara rastlamadı. Kadın:
“— Sizi tanımamıştım (özür dilerim)” deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem):
“— Gerçek sabır musibetin ilk darbesinde olur” buyurdu.
Müslim’in bir rivayetinde: “Kadın çocuğuna ağlıyordu” şeklinde gelmiştir.
Musibetlere Karşı Allah’a Güvenmek
Ebu Hureyre (Radıyallahu anhu)’nun rivayetinde, Allah’ın sevdiği bir kulunu dünyadan aldığında, bu kaybın sabrıyla cenneti vaat ettiği belirtilmiştir. Ayrıca, musibetlere karşı Allah’ın takdirine güvenmenin ve sevabını Allah’tan ummanın gerekliliği vurgulanmaktadır.
8/32- Ebu Hureyre (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Allah’u Teala buyurdu ki: “Dünya ehlinden sevdiği bir kimseyi aldığım zaman sevabını bekleyen mümin kulumun, katımdaki karşılığı ancak cennettir.”
9/33- Hz. Aişe (Radıyallahu anha) anlatıyor:
Kendileri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’a taun (veba) hastalığından sormuş da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem):
“— Taun, Allah’u Teala’nın dilediği kimselere gönderdiği bir azaptı da Allah-u Teala onu müminler için rahmet vesilesi kıldı. Taun’a yakalanıp da taun şehrinde sabrederek ve sevabını Allah (Celle celalühu)’dan umarak bekleyen ve kendisine isabet eden musibetin Allah-u Teala’nın takdiri olduğunu bilen her kula şehit kadar ecir yazılır.”
Hastalık ve Belaların Rahmete Dönüşmesi
Hz. Enes (Radıyallahu anhu) ve İbn-i Abbas’ın (Radıyallahu anhuma) rivayetlerinde, Allah’ın imtihan amacıyla gönderdiği hastalık ve belaların sabırla karşılandığında müminler için rahmete dönüştüğü belirtilmiştir.
10/34- Hz. Enes (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’ı:
“— İzzet ve Celal sahibi olan Allah buyuruyor ki: “İki gözünü alarak kulumu imtihan ettiğim zaman sabrederse, onların yerine kendisine cenneti veririm” buyururken işittim.” Maksat gözlerdir.
11/35- Ata b. Ebu Rebah anlatıyor:
İbn-i Abbas (Radıyallahu anhuma) bana:
“— Cennet ehlinden bir hanımı sana göstereyim mi?” dedi. Ben de:
“— Evet göster” dedim.
“— İşte şu siyah kadındır” dedi. O, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e geldi ve:
“— Bana sara nöbetim geliyor ve vücudum (un bir kısmı istemeyerek) açılıyor. Allah (Celle celalühu)’a benim için dua et (de hastalığımdan kurtulayım)” dedi.
“— Dilersen sabrı tercih edersin ve cennet senin olur. Dilersen Allah-u Teala’ya seni afiyetlendirmesi için dua ederim!”
“— Sabrederim. (Fakat) vücudumun bir kısmı açılıyor (demiştim). Allah (Celle celalühu)’a dua et de açılmayayım.” Bunun üzerine (Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) onun için dua etti.”
Bela ve Musibetlerin Günahlara Kefaret Olması
Ebu Said ve Ebu Hureyre’nin (Radıyallahu anhüma) rivayetlerinde, bir müminin yaşadığı her türlü yorgunluk, hastalık, gam ve kederin günahlarına kefaret olduğu ifade edilmektedir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendi hastalığı sırasında dahi sabır göstermesi, bu konuda ümmetine örnek olmuştur.
12/36- Ebu Abdurrahman, Abdullah b. Mesud (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in Peygamberlerden (Salavatüllahi ve selamuhu aleyhim) birinin kıssasını anlatış an sanki gözümün önündedir. Kavmi o peygamberi dövmüş ve kendisini kan içinde bırakmışlardı. Peygamber bir yandan yüzünden akan kanları siliyor bir yandan da:
“— Allah’ım! Kavmimi yarlığa! Çünkü onlar hakikati bilmiyorlar” diye dua ediyordu.
13/37- Ebu Said ve Ebu Hureyre (Radıyallahu anhüma) anlatıyorlar:
“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“— Müslümana isabet eden hiçbir yorgunluk, hastalık, tasa, keder, eziyet, gam ve vücuduna batan bir diken yoktur ki Allah (Celle celalühu) bunlardan biri ile günahlarından bir kısmını örtmesin.”
14/38- İbn-i Mesud (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) sıtmaya yakalanmışken yanına girdim:
“— Ya Resulullah! Oldukça şiddetli bir sıtmaya yakalanmışsın!”
“— Evet (öyle). Ben sizden iki kişinin tutulacağı bir sıtmayla karşılaşıyorum.”
“— Herhalde bu, sana iki kat ecir getirdiği içindir.”
“— Evet, durum senin dediğin gibidir. Kendisine eziyet (yani en azından) bir diken ve daha büyüğü isabet eden hiçbir müslüman yoktur ki Allah (Celle celalühu) o sebeple kötülüklerini örtmesin ve ağaç yapraklarını döktüğü gibi günahları dökülmesin.”
15/39- Ebu Hureyre (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“— Allah (Celle celalühu) kim için hayır murad ederse, onu belaya çarptırır.”
16/40- Hz. Enes (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“— Sizden biri kendisine isabet eden bir musibetten dolayı sakın ha ölümü temenni etmesin. İllaki de bunu yapacaksa bari: “Allah’ım, hayatım benim için hayırlı ise beni yaşat. Ölümüm hayırlı ise ruhumu zaptet” desin.”
Devamını okumak için tıklayınız…..