(İslâm dinini ilan etme ve kodamanlarla, ataların inançları ile ve toplumda kaoslara, zararlara yol açmakta olan geleneklerle, yani hak gaspına ve muhafazakârlıkla mücadeleye başlama bildirisidir. Tarihin en büyük devrimini başlatma bildirisidir.) Ey insanlar! Rahman / her şeyi sevgi ile yaratan ve Rahim / sevgi ve merhameti oldukça bol olup, bütün yarattıklarına "Hakkın dağıtımında adaleti uygulayan" …
5. FATİHA (1)

(İslâm dinini ilan etme ve kodamanlarla, ataların inançları ile ve toplumda kaoslara, zararlara yol açmakta olan geleneklerle, yani hak gaspına ve muhafazakârlıkla mücadeleye başlama bildirisidir. Tarihin en büyük devrimini başlatma bildirisidir.)
- Ey insanlar! Rahman / her şeyi sevgi ile yaratan ve Rahim / sevgi ve merhameti oldukça bol olup, bütün yarattıklarına “Hakkın dağıtımında adaleti uygulayan” Allah’ın adıyla başlıyorum.
*Ayette belirtilen Rahman, her şeyi sevgi ve merhameti ile ve belirlediği bir ölçüye ve belirlenmiş bir amaca göre yaratıp kuşatarak kollayan, Rahim olan ise dağıtımında adaleti uygulayan ve hak edene karşılık olarak ya sevgi ve merhametini esirgemeden dağıtan veya cezasını veren anlamındadır. Allah’ın hak eden olarak görmesinin ise, 1) Dünyaya göndermeden önce Ins /öğrenci Ruh ile yaptığı anlaşma ve bu anlaşmaya sadık kalacağına dair aldığı 7 konudaki sözlere olan sadakate, 2) Beş gaybe iman etmeye ve 3) Son vahiy kitabı olan Kur’an’daki muhkem kurallara uygun olumlu ameller gerçekleştirmeye göre değerlendirildiğini düşünüyorum.
2. Bütün hamdler / şükürler ve minnet duyguları, tek Allah olan ve canlı, cansız, görünen ve görünmeyen tüm âlemlerin Rabbi’ne / tek yaratıcısına yapılacaktır.
*Ayette yer alan Rab ifadesi Cahiliye döneminde aşiret başkanları için kullanılırdı ve her bir başkan kendilerini birer Rab ilan etmişlerdi ve övgüler onlara yapılıyordu. İşte Hz. Muhammed’in topluma olan bu ilk konuşmasında, bu gelenek kaldırılmış olmakta ve tek Rabbin Allah olduğu açıklanmış olmaktadır. Ancak, bu bildiri ile menfaatlerinin gideceği telaşına kapılan Hz. Muhammed’in amcaları Ebu Leheb ve Ebu Cehil ile daha sonra Kayınpederi olacak olan Ebu Süfyan hemen karşı tavır aldılar ve işi Hz. Muhammed’i öldürmeyi planlamaya kadar götürdüler.
*Ayette yapılması istenen Şükretmenin kuru kuru “Allah’ım Sana şükürler olsun” demek olmadığı, şükretmenin ancak Allah’ın yarattıklarına bir katkı sağlamak şeklinde yapılması gerektiği Sebe-13, Zümer-7 ve Tekasür-8 nci ayetlerde vurgulanmıştır.
- Çünkü Rahman ve Rahim olan O’dur.
- Ayrıca din gününün sahibidir O.
*Ayette ifade edilen Din günü, gerek henüz dünyada iken, gerekse mahşer toplantısında ulaşılacak tek Allah, tek Din ve tek insanlık görüşüne ve diğer ilâhî gerçeklere tüm insanların bilinçlenmesi, kıyam etmesi, hesap vermek üzere kendini hazır görmeye başlayacağı gündür.
- Ve ibad /kulluk edilecek ve ilâhî yardım istenecek tek ilah O’dur.
*Çünkü Yapılmakta olan bir işin rast gitmesi amacıyla ilâhî bir yardımın Allah’ın yanında başka bir kişi veya maddeden istenmesi, beklenmesi ve duaya onun isminin karıştırılması, Allah ile arasına konması şirk koşmanın yapılan açık şekli demektir. Çünkü Kaf-16 ncı ayette Allah, “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” diyerek zaten bir yönü ile içimizde olduğunu ve araya başkasını koyacak zaten yer bulunmadığını açıkça belirtmekte ve böyle bir yanlışlığa düşmememiz için uyarmaktadır. Dolayısıyla Türbeye gidiş, ölenden yardım istemek için değil, Türbede yatana hizmetlerinden dolayı teşekkür niyetiyle dua etmek ile sınırlı olmalıdır. Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı yerde Hz. Muhammed’e “Semure” cinsi bir ağacın altında biatler yapılmıştı. Hz. Muhammed’in vefatından sonraları, insanların bu ağaca gelip namaz kılmakta ve onun aracılığı ile dua etmekte olduklarını öğrenen Halife Ömer, cahiliye dönemindeki gibi puta tapma adetinin yerleşmesine yol açılmasın diye hemen ağacı kestirmişti. Hz. Muhammed de muska gibi aracı eşya kullanmamaya dikkat çekmiştir;
Abdullah Ibnu Ukeym’ın yanına girdim. Kendisinde kızıllık vardı. “Temime (muska) takmıyor musun?” diye sordum. Bana şu cevabı verdi: “Bundan Allah’a sığınırım. Zira Resulullah şöyle buyurmuştu: “Kim bir şey takınırsa, ona havale edilir.”-Kütubu sitte-4037
*Özellikle üretmek ve olumlu katkı sağlamaya yönelik girişimleri ibad etmek olarak sadece Allah rızası için ve ilâhî bir yardım istemini de dua şeklinde sadece Allah’tan istemek, kişiyi bir nevi özgürleştirmekte ve Allah’ın dışında herhangi bir kişi veya eşyaya kulluktan kurtarmaktadır diyebiliriz. Bu nedenle de Kur’an bir meslek kitabı olarak inmemiş ve Kur’an’ı kendi tekeline almasınlar diye de Hadid-27 ve Tövbe-34 ncü ayetlerle Allah’ın rızasını öncelemeyen ve kazanç sağlanmak üzere dini kullanmakta olan Ruhbanlığı /Din adamlığını yasaklamıştır.
*Allah’ın kulu, başkalarına ulaştırılan Allah’ın koludur da.
- Bizleri de itidal / doğru olan orta yola / sıratal müstakiyme iletendir O.
- Ayrıca da bizleri nimet verilenlerin doğru yoluna ileten ve dalalete / yanlış yola sapmış ve bu nedenle de azaba uğratılacakların yoluna yönelmekten de koruyan tek Allah’tır O.
*Hz. Muhammed, namaz sırasında okunması için asgari olarak Fatiha’yı belirtmiştir (Y. Nuri Öztürk-Kur’an’daki İslâm). Ancak her Müslüman’ın Fatiha’yı, hiç anlamadan, telaffuzen okumak değil, Hz. Muhammed’in İslâm dinini ilan etmekteki amacı gibi düşünerek ve Allah’ın özellikleri ile bildirilenlere uyulacağı ahdini tekrarlayarak okuduğumuzun bilincinde olmamız, yani anlamını da bilerek okumamız gerekmektedir.