Hayat, bazen bizlere zorluklar ve sıkıntılar sunar. Bu zorluklar karşısında gösterdiğimiz sabır, sadece sabırlı olmakla kalmaz, aynı zamanda imanımızın da bir göstergesidir. Sabır, insanın karşılaştığı her türlü zorluğu Allah’ın iradesiyle kabul ederek, O'na güvenle dayanmasıdır. İslam, sabrı sadece bir sabırlılık hali olarak değil, aynı zamanda manevi bir olgunluk ve inanç gücü olarak da değerlendirir. Sabır, …
SABIR – Sabır ve İman

Hayat, bazen bizlere zorluklar ve sıkıntılar sunar. Bu zorluklar karşısında gösterdiğimiz sabır, sadece sabırlı olmakla kalmaz, aynı zamanda imanımızın da bir göstergesidir. Sabır, insanın karşılaştığı her türlü zorluğu Allah’ın iradesiyle kabul ederek, O’na güvenle dayanmasıdır. İslam, sabrı sadece bir sabırlılık hali olarak değil, aynı zamanda manevi bir olgunluk ve inanç gücü olarak da değerlendirir. Sabır, yalnızca geçici acılara katlanmak değil, aynı zamanda Allah’a karşı teslimiyetin ve rızanın bir ifadesidir. Bu yazıda, sabrın İslam’daki yeri ve önemine dair örneklerle daha derin bir bakış açısı kazanacağız.
17/41- Ebu Abdillah, Habbab b. el-Eret (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bürdesini başının altına koymuş olarak Kabe’nin gölgesinde yattığı bir sırada kendisine (müşriklerin eziyetlerinden) yakındık ve:
-“Bizim için (Allah’dan) nusret dileyemez misiniz, bizim için dua buyurmaz mısınız?” dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:
“Sizden önceki ümmetlerde iman eden kişi yakalanır, kendisi için yerde bir çukur kazılır ve buraya gömülürdü. Sonra bir testere getirilip başının tepesine konularak başı ikiye ayrılırdı. Demir tarakla da etinin ve kemiğinin altı taranırdı da bütün bunlar onu dininden döndüremezdi. Vallahi Allah (Celle celalühu) bu işi (dinini) mutlak tamamlayacaktır. Öyle ki bir süvari tek başına San’a’dan, Hadramevt’e kadar yolunu devam edecek Allah (Celle celalühu)’dan ve koyununa kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacak. Fakat siz acele ediyorsunuz.”
Bir rivayette: “Müşriklerle karşılaştığımız güçlükler sırasında bürdesini yastık edinmiş olarak…” şeklinde gelmiştir.
Adalet ve Sabır
18/42- İbn-i Mesud (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Huneyn günü olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ganimet taksimatında bazılarına (fazla vererek) ihsanda bulundu. Örneğin Akra b. Habis’e 100 deve vermişti. Uyeyne b. Hısn’a da bu kadar vermişti. Arap eşrafından bazı kimselere de vermek suretiyle o gün onları da taksimatta tercihe tabi tutmuştu. Bunun üzerine bir adam:
“Vallahi bu taksimatta adalet ve Allah (Celle celalühu) rızası gözetilmemiştir.” dedi. Ben de:
“Vallahi (bunun) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’a haber vereceğim” dedim ve Hz. Peygamber’e varıp o kişinin söylediklerini haber verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in rengi değişti. Adeta sırf boyası gibi kıpkırmızı kesildi. Sonra:
“Allah ve Resulu adil olmadıktan sonra kim adil olacak?” buyurdu. Daha sonra da: “Allah (Celle celalühu) Musa Peygamber’e rahmet eylesin. O bundan daha çok ezaya maruz kaldı da sabretti.” buyurdu.
Bunun üzerine ben: “Şüphesiz bundan böyle ben hiçbir sözü ona iletmeyeceğim” dedim.
“Es-sırf’ Sad’ın kesresi ile: Kırmızı boya anlamındadır.
Bela ve İmtihan
19/43- Hz. Enes (Radıyallahu anhu) anlatıyor:
“Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Allah (Celle celalühu) bir kuluna hayır murad ettiği zaman, dünyada cezasını çabucak verir. Allah (Celle celalühu) bir kuluna şer murad ettiği zaman ise, günahı sebebiyle onu bekletir. Nihayet kıyamet günü gelince onu eksiksiz olarak günahıyla karşı karşıya bırakır.”
Ve yine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Mükafatın büyüğü, belanın büyüğü ile orantılıdır. Allah-u Teala bir kavmi sevdiği zaman onları imtihan eder. Kim (Kaderine) rıza gösterirse o’nun için rıza (-ı ilahi) vardır. Kim de (kaderine razı olmayıp) kızarsa, O’nun için de gadap (-ı ilahi) vardır.”
Hadisi Tirmizi rivayet etmiş ve: “Hasen hadistir” demiştir.
Devamını okumak için tıklayınız….