۱۱/۱۱ - وعن أبي العباس عبد الله بن عباس بن عبد المطلب رضي الله عنهما، عن رسول الله ﷺ فيما يروي عن ربه، تبارك وتعالى ، قالَ: «إِنَّ اللهَ كَتَبَ الْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ، ثُمَّ بَينَ ذلِكَ : فَمَنْ هُم بِحَسَنَةٍ فَلَمْ يَعْمَلُهَا كَتَبَهَا اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِندَهُ حَسَنَةٌ كَامِلَةٌ، وَإِنْ همَّ بِهَا فَعَمِلَها كَتَبَهَا اللهُ عَشْرَ …
Tüm Davranış Ve Sözlerde İhlaslı Olmak Ve Niyet Ederek Başlamak

۱۱/۱۱ – وعن أبي العباس عبد الله بن عباس بن عبد المطلب رضي الله عنهما، عن رسول الله ﷺ فيما يروي عن ربه، تبارك وتعالى ، قالَ: «إِنَّ اللهَ كَتَبَ الْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ، ثُمَّ بَينَ ذلِكَ : فَمَنْ هُم بِحَسَنَةٍ فَلَمْ يَعْمَلُهَا كَتَبَهَا اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِندَهُ حَسَنَةٌ كَامِلَةٌ، وَإِنْ همَّ بِهَا فَعَمِلَها كَتَبَهَا اللهُ عَشْرَ حَسَنَاتِ إِلَى سَبْعِمئة ضعف إلى أضعاف كثيرة، وَإِنْ هُم بِسِيِّئَةٍ فَلَمْ يَعْمَلُها كتبها اللَّهُ عِنْدَهُ حَسَنَةٌ كَامِلَةً، وَإِنْ هُمْ بِهَا فَعَمِلَها كتبها سَيِّئَة وَاحِدَةً متفق عليه
11/11- Ebu’l-Abbas Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalip (Ra) anlatıyor:
“Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem), Rabbu’l Alemin (Tebareke ve Teala)’den rivayetle buyurdular ki: “Şüphesiz Allah (Celle celaluhu) iyilikleri de kötülükleri de (görevli Meleklere emredip) yazdı. Sonra bunu (şu şekilde) beyan etti.: Her kim bir iyiliğe niyetlenir ancak onu işleyemez ise Allah (Tebareke ve Teala) katında o kişiye tam bir iyilik yazar. Eğer o iyiliğe niyetlenir ve onu işlerse Allah (Celle Celaluhu) o iyiliği on katından yediyüz katına ve daha fazlasına kadar yazar. Şayet bir kötülük murad eder ve (vazgeçip) yapmazsa Allah (Celle Celaluhu) o kötülüğü nezdinde bir iyilik olarak yazar. Şayet bir kötülüğü murad eder ve onu işlerse, onu da bir kötülük olarak yazar.”
١٢/١٢ – وعن أبي عبد الرحمن عبد الله بن عمر بن الخطاب ، رضي الله عنهما قال : سمعت رسول الله ﷺ يَقُولُ : انْطَلَقَ ثَلَاثَةٌ نَفَرٍ مِمَّنْ كَانَ قَبْلَكُمْ حَتَّى أَوَاهُمُ الْمَبِيتُ إِلَى غَارِ فَدَخَلُوهُ، فَالْحَدَرَتْ صَخْرَةٌ مِنَ الْجَبَلِ فَسَدَّتْ عَلَيْهِمُ الْغَارَ؛ فَقَالُوا : إِنَّهُ لَا يُنْجِيكُمْ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ إِلَّا أَنْ تَدْعُوا اللَّهَ بِصَالِحٍ أَعْمَالِكُمْ . قَالَ رَجُلٌ مِنْهُمْ : اللَّهُمَّ كَانَ لي أَبْوَانِ شَيْخان كبيران، كُنتُ لَا أَغْبِقُ قَبْلَهُما أَهْلاً وَلَا مَالًا فَنَأَى بِي طَلَبُ الشَّجَرِ يَوْماً فَلَمْ أَرِحْ (۱) عَلَيْهِمَا حَتَّى نَامَا فَخَلَبْت لَهُمَا غَبُونَهُمَا فَوَجَدْتُهُمَا نَائِمَيْنِ فَكَرِهُ أَنْ أُوقَقَهُمَا وَأَنْ أَغْبِقَ ) قَبْلَهُمَا أَهْلًا أَوْ مَالاً ، فَلَبِثْتُ – وَالقَدَحُ عَلَى يَدَي – أَنْتَظِرُ اسْتِيقَاظُهُمَا حَتَّى بَرَقَ الْفَجْرُ، والصبية يَتَضَاغُونَ (۳) عند قدمي ، فاستيقظا فَشَرِبَا عَبُوقَهُمَا اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَفَرِّجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ مِنْ هَذِهِ الصَّخْرَةِ، فَانْفَرَجَتْ شَيْئاً لَا يَسْتَطِيعُونَ المت الخروج منه. قال الآخر : اللهم كَانَتْ لِي ابْنَةُ عَمَّ كَانَتْ أَحَبُّ النَّاسِ إِلَيَّ ، وفي رواية : وكنت احبها . ا كأشد ما يُحِبُّ الرِّجَالُ النِّسَاءَ، فَأَرَدْتُهَا عَلَى نفسها فامتنعت . بها سنة من السنين (1) فَجَاءَ تُنِي فَأَعْطَيْتُهَا عِشْرِينَ وَمَائَةَ دِينَارٍ عَلَى أَنْ تُخَلَّى بَيْنِي وَبَيْنَ نفْسِهَا فَفَعَلَتْ ، حَتَّى إِذَا فَدَرْتُ عَلَيْهَا، وفي رواية : «فَلَمَّا فَعَدْتُ بَيْنَ رِجْلَيْهَا ، قَالَتْ : أَتَّقِ اللَّهَ وَلَا نَقُضُ الْخَاتَمَ إِلَّا بِحَقِّهِ، فَانْصَرَفْتُ عَنْهَا وَهِي أَحَبُّ النَّاسِ إِلَى وَتَرَكْتُ الذَّهَبَ الَّذِي أَعطيتها ، اللهم إن كُنتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَاخْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ، فَانْفَرَجَتِ الصخرة غير أنهم لا يَسْتَطِيعُونَ الخروج منها . وَقَالَ الثَّالِثُ : اللَّهُمَّ اسْتَأْجَرْتُ أَجْرَاء وَأَعْطَيْتُهُمْ أَجْرَهُمْ غَيْرَ رَجُل وَاحِدٍ تَرَكَ الَّذي لَهُ وَذَهَبَ، فَتَمَّرْتُ أَجْرَهُ حَتَّى كَثُرَتْ مِنْهُ الأَمْوَالُ، فَجَاءَنى بعد حين فَقَالَ : يَا عَبْدَ اللهِ أدَّ إِلَيَّ أَجْرِي، فَقُلْتُ : كُلُّ مَا تَرَى مِنْ أجرك : من الإبل وَالْبَقَرِ وَالْغَنَمِ وَالرَّقِيقِ. فَقَالَ : يا عَبْدَ اللَّهِ لَا تَسْتَهْزِي بِي ! فَقُلْتُ : لا اسْتَهْزِيءُ بِكَ، فَأَخَذَهُ كُلَّهُ فَاسْتَاقَهُ فَلَمْ يَتْرُكْ مِنْهُ شَيْئاً، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتُ فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَاخْرُجْ عَنَّا مَا نَحْنُ فِيهِ ، فَانْفَرَجَتِ الصَّحْرَةُ فَخَرَجُوا يَمْشُونَ» متفقٌ عَلَيْهِ .
12/12- Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ömer b. el-Hattab (Ra) anlatıyor:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan dinledim. Şöyle buyuruyordu: “Sizden evvelki ümmetlerden bir cemaat yola çıkmışlardı. Geceyi geçirmek için bir mağaraya girmek zorunda kaldılar. Mağaraya girdiklerinde dağdan bir kaya parçası yuvarlanıp mağarayı üzerlerine kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:
-Sizi bu kayadan ancak, önceden yaptığınız salih amellerinizi vesile kılarak Allah (Celle Celaluhu)’a yalvarmanız kurtarabilir.” dediler.
İçlerinden biri:
-Allah’ım, benim aşırı derecede yaşlanmış annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma nede hizmetçilerime bir şey içirmezdim.
Çünkü birinde (hayvanlarımın otlaması için) ağaçlık (ve yeşillik) yer bulma arzum beni meşgul etti ve onlar uyuyuncaya kadar dönememiştim. Akşam sütlerini sağıp getirdiğimde onları uyuyor vaziyette buldum. Kendilerini uyandırmayı ve onlardan evvel çocularımı ve hizmetçilerimi içirmeyi de uygun bulmadım. Elimde süt bardağı şafak sökene kadar ken- diliğinden uyanmalarını bekledim.
Oysa çocuklar açlıktan ayaklarıma dolaşıp ağlıyorlardı. Derken annem-babam uyandı ve sütlerini içiverdiler.
Allah’ım eğer bunu senin rızan için yapmışsam şu kayayı içinde bulunduğumuz mağaradan uzaklaştır, diye dua etti. Bunun üzerine kaya birazcık kıpırdadı. Ancak yinede çıkamıyorlardı. Sözü diğeri aldı ve:
-Allah’ım, benim amcamın, herkesten daha çok sevdiğim bir kızı vardı. -Bir rivayette: “Ben onu tıpkı erkeklerin kadınlara olan aşkının zirvesi mertebesinde seviyordum” şeklinde gelmiştir. Ben ona yaklaşmak istedim ancak, o kabul etmedi. Taki birkaç sene sonra bir kıtlığa maruz kalınca bana geldi. Ve ben kendisine benimle yalnız kalması şartıyla yüz yirmi dinar (altın) verdim. O da bunu kabul etti. Tam ona yaklaşmaya fırsat bulmuştum ki -Bir rivayette: “Ayakları arasına çökmüştüm ki”- “Allah (Celle Celaluhu)’dan kork, haksız yere bekarlık mührümü bozma.” dedi. Bunun üzerine derhal vazgeçtim. Oysa o bana insanların en sevimlisi idi. O’na vermiş olduğum altınları da almadım.
Allah’ım, eğer bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam içinde bulunduğumuz mağaradan bizi kurtar.” diye dua etti. Bunun üzerine kaya biraz daha kıpırdadı. Ancak yinede çıkamıyorlardı. Üçüncüleri sözü aldı. O da:
– “Allah’ım, ben işçiler çalıştırmış, ücretlerini vermiştim. Ancak onlardan biri hakkını almadan gitmişti. Ben onun ücretini çalıştırdım. Öyle ki ücretinden birçok mal hasıl oldu. Bir zaman sonra bu işçi bana geldi ve:
“Ey Allah(Celle celaluhu)’ın kulu! Ücretimi bana öde.” dedi. Ben:
– “Burda gördüğün deve, sığır, davar ve hizmetçilerin tamamı senin ücretinden artmıştır” deyince adam:
“Ey Allah (Celle celaluhu)’ın kulu benimle alay etme!” dedi. Ben:
“Seninle alay ettiğim falan yok” dedim. Bunun üzerine adam malların tamamını önüne alıp götürdü ve geride hiçbir şey bırakmadı. Allah’ım eğer bunu senin rızanı kazanmak için yapmışsam içinde bulunduğumuz mağaradan bizi kurtar.” şeklinde dua etti. Bunun üzerine kaya biraz daha açıldı ve çıkıp yollarına devam ettiler.”