Make your inbox happier!

Subscribe to Our Newsletter

Tüm Davranış Ve Sözlerde İhlaslı Olmak Ve Niyet Ederek Başlamak

٥/ ٥ - وَعَنْ أَبِي يَزِيدُ مَعْنِ بْنِ يَزِيد بن الأخنس رضي اللهُ عَنْهُم، وَهُوَ وَأَبُوهُ وَجَدُهُ صحَابِيُّونَ، قَالَ : كَان أبي يزيد أخرج دنانير يتصدق بها فوضعها عِندَ رَجُلٍ فِي الْمَسْجِدِ فَجِئْتُ فَأَخَذْتُهَا فَأَتَيْتُهُ بِهَا، فَقَالَ : وَاللهِ مَا إِيَّاكَ أَرَدْتُ، فَخَاصَمْتُه إِلى رسول الله ﷺ فَقَالَ : لَكَ ما نويت يا يزيد، ولك …

٥/ ٥ – وَعَنْ أَبِي يَزِيدُ مَعْنِ بْنِ يَزِيد بن الأخنس رضي اللهُ عَنْهُم، وَهُوَ وَأَبُوهُ وَجَدُهُ صحَابِيُّونَ، قَالَ : كَان أبي يزيد أخرج دنانير يتصدق بها فوضعها عِندَ رَجُلٍ فِي الْمَسْجِدِ فَجِئْتُ فَأَخَذْتُهَا فَأَتَيْتُهُ بِهَا، فَقَالَ : وَاللهِ مَا إِيَّاكَ أَرَدْتُ، فَخَاصَمْتُه إِلى رسول الله ﷺ فَقَالَ : لَكَ ما نويت يا يزيد، ولك ما أخَذْتَ يَا مَعْنُ: رواه البخاري ).

5/5- Ebu Yezid Ma’n b. Yezid b. El-Ahnes (Ra) -Bu zatın hem kendisi hem babası ve hemde dedesi sahabi idi.- anlatıyor: “Babam Yezid tasadduk amacıyla bir kaç dinar ayırıverdi ve onları Mescit de bir adamın yanında bıraktı. Ardından ben geldim ve Dinarları alıp babamın yanına vardım. Babam:

‏”Vallahi onları sana vermek istememiştim.” dedi. Bunun üzerine babamla olan tartışmamızı Rasulallah (Sallallahu aleyhi ve Saleem)’a intikal ettirdim. Buyurdular ki:

“Ey Yezid! Sen niyetlediğin sevabı elde ettin. Ve ey Ma’n aldığın dinarlar senindir.”‏

٦/٦ – وَعَنْ أَبِي إِسْحَاقَ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَاصِ مَالِكِ بْنِ أَهَيْبِ بْنِ عَبْدِ مَنَافِ بْنِ زهرة بن كلاب بن مرة بن كَعْبِ بْنِ لُؤيُّ الْقُرَشِي الزُّهْرِيُّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، أَحَدِ الْعَشَرَة الْمَشْهُودِ لَهُمْ بِالْجَنَّةِ، رَضِيَ اللهُ عَنْهُم ، قَالَ : جَاءَنِي رسول الله ﷺ يَعُودُنِي عَام حَجَّة الْوَدَاعِ مِنْ وَجَعِ اشْتَدَّ بِي فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللهِ ﷺ إِنِّي قَدْ بَلغ بي مِنَ الوجع ما ترى، وَأَنَا ذُو مَالٍ وَلَا يَرِثُنِي إِلَّا ابْنَةً لِي ، أَفَأَتَصَدَّقُ بِثَلْتِي مَالِي؟ قَالَ : لا ، قُلْتُ: فَالشَّطْرُ يَا رَسُولُ اللهِ ؟ فَقَالَ : لا ، قُلْتُ: فَالتَّلْتُ يَا رسول الله ؟ قَالَ : الثلث وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ – أَوْ كَبِيرٌ – . إِنَّكَ أَنْ نَذَرَ وَرَبَّكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَذَرْهُمْ عَالَةً يَتَكَفُفُونَ النَّاسَ، وَإِنَّكَ لَنْ تَنْفِقَ نَفَقَةٌ تبْتَغِي بِهَا وَجْهَ اللَّهِ إِلَّا أَجِرْتَ عَلَيْهَا حَتَّى مَا تَجْعَلُ فِي فِي امْرَأَتِكَ، قَالَ: فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ أَخَلَّفُ بَعْدَ أَصْحَابِي ؟ قَالَ : إِنَّكَ لَنْ تُخَلَّفَ فَتَعْمَلَ عَمَلًا تَبْتَغِي بِهِ وَجْهَ اللَّهَ إِلَّا ازْدَدْتَ بِهِ دَرَجَةً وَرِفْعَةً، وَلَعَلَّكَ أَنْ تُخَلَّفَ حَتَّى ينتفع بِكَ أَقْوَامُ وَيُضَرَّ بِكَ آخَرُونَ . اللَّهُمُ أمض لأصحابي هجرتهم، وَلا تَرُدُّهُمْ عَلى أعقابهم، لكنِ الْبَائِسُ سَعْدُ بْنُ خَوْلَةً يَرْثِي له رسول الله ﷺ أن مَاتَ بمكة. متفق عليه.

6/6- Cennetle müjdelenen on sahabiden (Ra) biri olan Ebu İshak Sa’d b. Ebu Vakkas Malik b. Uheyb b. Abdi Menaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre b. Ka’b b. Lüevi el-Kureşi ez-Zühri (Ra) anlatıyor:

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Veda Haccı yılında yakalandığım ağır bir hastalık dolayısı ile ziyaretime gelmişti. Ben:

-Ya Resulullah! Sizinde görmüş olduğunuz gibi hastalığım oldukça ilerlemiş durumda, ben mal sahibi bir insanım. Mirascım olarak da bir kızımdan başka kimsem yok. Malımın üçte ikisini tasadduk edebilir miyim?” diye sordum. Bana,

-“Hayır” Cevabını verdi.

-“Peki yarısına ne buyurursunuz Ya Rasulullah?”

-“Hayır”

-“Peki ya üçte birini Ya Resulullah?”

-“Üçte bir (ha). Üçte bir de çoktur-Yada büyüktür- Varislerini başkalarına el açacak durumda fakir olarak bırakmaktansa onları zengin olarak bırakman hakkında daha hayırlı olur.

Ayrıca hanımının ağzına koyduğun lokmaya varıncaya kadar, Allah (Celle Celalühü) rızasını ümid ederek harcadığın her nafaka karşılığında ecir kazanıyorsun.”

– “Ya Resulullah arkadaşlarımın ardından ayrılıp geride (Mekke’de)’mi kalacağım?”

-“Geride kalarak Allah rızası için işleyeceğin her amel mutlaka makamının yükselmesine ve derecelerinin artmasına vesile olacaktır. Umarım birtakım kimseler faydalansın ve bir takımları da varlığınla zarar görsün diye geride bırakılıyorsun. Allah’ım ashabımın hicretlerini gayelerine ulaştır. Onları ökçeleri üzeri gerisin geri çevirme. Lakin Sa’d b. Havle zor durumda.” Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’de öleceğinden ötürü bu zat hakkında üzüntüsünü dile getiriyordu.”

Hadis fotoğrafları

7/7- Ebu Hureyre Abdurrahman b. Sahr (Ra) anlatıyor:

٧/٧ – وعن أبي هريرة عبد الرحمن بن صخر رضِي اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رسولُ الله : «إِنَّ اللهَ لا يَنظُرُ إِلَى أَجْسَامِكُمْ، وَلا إلى صُورِكُمْ، وَلَكِنْ يَنظُرُ إِلى قُلُوبِكُمْ، رواء مسلم.

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Şüphesiz Allah (Celle Celalühü) sizin ne cüsselerinize ve ne de şekillerinize bakmaz. Lakin O, kalplerinize bakar.

۸/۸- وعن أبي مُوسَى عَبْدِ اللهِ بن قيس الأَشْعَرِي رضي الله عنه قَالَ : سُبُلَ رسول الله ﷺ عَنِ الرَّجُل يُقَاتِلُ شَجَاعَهُ، وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً، وَيُقَاتِلُ رِيَاءٌ، أَيُّ ذَلِكَ فِي سبيل الله؟ فَقَالَ رسول الله ﷺ : مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللهِ مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .

8/8- Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eşari (Ra) anlatyor:

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’a kahramanlık uğruna, kavmiyet hırsıyla ve gösteriş olsun diye çarpışan kişilerden hangisi Allah yolundadır?”diye soruldu.

-Sadece Allah (Cellecelalühü)’ın sözü hakim olsun diye savaşan Allah yolundadır, buyurdu.

٩/٩ – وَعَنْ أَبِي بَكْرَةً نُفَيْع بن الْحَارِثِ الثَّقْفِي رَضِي الله عنه أَنَّ النَّبِيُّ ﷺ قال : إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ، قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، هَذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمَقْتُول ؟ قَالَ: «إِنَّهُ كَان حريصاً على قتل صاحبه، متفق عليه “.

9/9- Ebu Bekre Nufeyı b. el-Haris es-Sekefi (ra) anlatıyor:

“Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya geldikleri vakit, öldürende, öldürülende cehenneme gireceklerdir. Ben:

-“Ya Rasulullah! Katili anladık ama öldürülene ne buyurursunuz?

-“O da arkadaşını öldürme azminde idi.”

١٠/١٠ – وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال : قال رسول الله ﷺ : صَلَاةُ الرَّجُل في جماعة تزيدُ عَلَى صَلَاتِهِ في سوقه وفي بيته بضعاً وَعِشْرِينَ دَرَجَةً ، وَذَلِكَ أَنْ أَحَدَهُمْ إذا توضا فأحسن الوضوء، ثم أتى المسجد لا يريدُ إِلَّا الصَّلَاةِ، لا يَنْهَرُهُ إِلَّا الصَّلاةُ، لَمْ يَخْطُ خَطْوَةً إِلَّا رُفع لَهُ بِهَا دَرَجَةً ، وَحُطَ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةُ حَتَّى يَدْخُلُ الْمَسْجِدَ، فَإِذَا دَخَلَ الْمَسْجِدُ كَانَ فِي الصَّلاةِ مَا كَانَتِ الصَّلاةُ هي تحسهُ، وَالْمَلَائِكَةُ يُصَلُّونَ عَلَى أَحَدِكُمْ مَا دَامَ فِي مَجْلِسِهِ الَّذِي صَلَّى فِيهِ يَقُولُونَ : اللَّهُمُ ارْحَمْهُ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُ، اللَّهُمَّ تُبْ عَلَيْهِ، مَا لَمْ يُودَ فِيهِ، مَا لَمْ يُحْدِثُ فِيهِ» متفق عليهِ، وَهُذَا لَفْظُ مسلم

10/10- Ebu Hureyre (Radyellahu anhü) anlatıyor:

“Kişinin cemaatle kıldığı namazı, çarşıda yada evinde (tek başına) kıldığı namazından yirmi küsür derece daha fazladır. Bunun sebebi: Onlardan biri güzelce abdest alır, sonra sadece namaz kılmak amacıyla mescide gelirse, attığı her adıma karşın bir derece yükseltilir ve bir günahı silinir. Bu hal camiye girenedek devam eder. Camiye girince de namaz onu alıkoydukça namazda imiş gibi kabul edilir.

Biriniz namaz kıldığı meclisinden ayrılmadığı sürece Melekler ona salat okur ve şöyle söylerler: “Allah’ım o’nu yarlığa. Allah’ım o’nun tevbesini kabul et. Bu hal mescitde bulunanlara eziyet etmedikçe ve mescid içinde abdestini bozmadıkça devam eder.”Hadisin lafzı Müslim’e aittir. Hadiste yer alan “Yenhezühü” kelimesi, götürmek ve çıkartmak anlamlarındadır.

Devamını okumak için tıklayınız…

Mevzu.Blog

Mevzu.Blog

Dijital dünyada ses getiren ve her kesimden okuyucunun ilgisini çeken benzersiz içeriklerle dolu bir viral dergi platformudur. Amacımız, hem bilgilendirici hem de eğlenceli içerikler sunarak okuyucularımıza değer katmaktır.
Keep in touch with our news & offers

Subscribe to Our Newsletter

Comments

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir